Felsefe İle Teolojinin Kavşağında Schmitt Ve Strauss’ta "Politik Olan"
“Yirminci yüzyılın politika felsefesindeki en büyük keşiflerden biri, hiç şüphesiz Schmitt’e aittir; politik olanın keşfi. Bu, politikanın temellerine ilişkin ontolojik bir keşiftir ve düşünce tarihindeki başka bir çok önemli keşif kadar basit ve yalındır: politik olan devleti ve hukuku önceler. İnsanın ontolojik-politik varoluşuna ilişkin bu tez bizi Gereklere kadar geri götürür: insan zoon politikondur. Dolayısıyla aslında bu bir yeniden keşifttir.
Adalet ve düzen talebi bizi hem felsefenin hem politikanın ne olduğunu, sınırlarını ve imkanlarını sorgulamaya davet ediyor. Hem Schmitt hem Strauss’ politik olanın, insanın insani bir dünya kurabilmesi için geçmesi gereken zorunlu eşik olduğunu öğretir. Politik olan, insanın özgür praksisi yoluyla, içinde diğer insanlarla yaşıyabileceği muhtelif birliktelik formları (polis, devlet gibi) yaratma etkinliğidir.
Politikanın bilimselleştiği ölçüde hiçbir şey vaat etmeyen bir etkinliğe indirgendiği bir iklimde Schmiit, bu yaratma etkinliğinin ancak dost-düşman ayrımı yapmakla mümkün olduğunu ilan ettiğinde ciddi manada entelektüel bir fırtınaya neden oldu. Düşman, probleminizin tecessüm etmiş halidir.
Strauss, kadim Grek politika filozofları ile Orta Çağ İslam ve Yahudi düşünürleri üzerine yaptığı okumalarının sonucunda, bir insanın doğru ile yanlışın ne olduğunu bilme becerisinin teorik felsefi arayışa bağlı olduğunu düşünür, fakat politik hayatta eylemlerimize eşlikeden ilkelerin kaynağının felsefi bilgi değil inanç olduğunu öne sürer.
Schmitt’te temel politik sorun (Toplumu kim ya da ne yönetecektir?), devlet ve egemenlik eksenli bir biçimde kendisini duyururken Strauss için o tözsel felsefi ve bir o kadar da moral bir sorudundur. Strauss için politik olmanın nihai anlamı Tanrı’nın Kabil’e sorusunda gizlidir: Kardeşin Habil nerede? İnsani sorumluluğun ve bu anlamda politik olmanın reddi ise Kabil’in cevabında gizlidir: Bilmiyorum; kardeşimin bekçisi miyim ben!”
Felsefe ile Teolojinin Kavşağında Carl Schmitt ve Leo Strauss’ta ‘Politik Olan’ okuru, politika felsefesine, çağdaş politik sorunlarımızla ilgili derin bir tartışmaya davet ediyor.
“Yirminci yüzyılın politika felsefesindeki en büyük keşiflerden biri, hiç şüphesiz Schmitt’e aittir; politik olanın keşfi. Bu, politikanın temellerine ilişkin ontolojik bir keşiftir ve düşünce tarihindeki başka bir çok önemli keşif kadar basit ve yalındır: politik olan devleti ve hukuku önceler. İnsanın ontolojik-politik varoluşuna ilişkin bu tez bizi Gereklere kadar geri götürür: insan zoon politikondur. Dolayısıyla aslında bu bir yeniden keşifttir.
Adalet ve düzen talebi bizi hem felsefenin hem politikanın ne olduğunu, sınırlarını ve imkanlarını sorgulamaya davet ediyor. Hem Schmitt hem Strauss’ politik olanın, insanın insani bir dünya kurabilmesi için geçmesi gereken zorunlu eşik olduğunu öğretir. Politik olan, insanın özgür praksisi yoluyla, içinde diğer insanlarla yaşıyabileceği muhtelif birliktelik formları (polis, devlet gibi) yaratma etkinliğidir.
Politikanın bilimselleştiği ölçüde hiçbir şey vaat etmeyen bir etkinliğe indirgendiği bir iklimde Schmiit, bu yaratma etkinliğinin ancak dost-düşman ayrımı yapmakla mümkün olduğunu ilan ettiğinde ciddi manada entelektüel bir fırtınaya neden oldu. Düşman, probleminizin tecessüm etmiş halidir.
Strauss, kadim Grek politika filozofları ile Orta Çağ İslam ve Yahudi düşünürleri üzerine yaptığı okumalarının sonucunda, bir insanın doğru ile yanlışın ne olduğunu bilme becerisinin teorik felsefi arayışa bağlı olduğunu düşünür, fakat politik hayatta eylemlerimize eşlikeden ilkelerin kaynağının felsefi bilgi değil inanç olduğunu öne sürer.
Schmitt’te temel politik sorun (Toplumu kim ya da ne yönetecektir?), devlet ve egemenlik eksenli bir biçimde kendisini duyururken Strauss için o tözsel felsefi ve bir o kadar da moral bir sorudundur. Strauss için politik olmanın nihai anlamı Tanrı’nın Kabil’e sorusunda gizlidir: Kardeşin Habil nerede? İnsani sorumluluğun ve bu anlamda politik olmanın reddi ise Kabil’in cevabında gizlidir: Bilmiyorum; kardeşimin bekçisi miyim ben!”
Felsefe ile Teolojinin Kavşağında Carl Schmitt ve Leo Strauss’ta ‘Politik Olan’ okuru, politika felsefesine, çağdaş politik sorunlarımızla ilgili derin bir tartışmaya davet ediyor.